Modern Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli, her biri evrensel bir değer olan bireye saygı ve bireysel özgürlükler ilkesine dayanmaktadır. Bir hukukçu olarak üzülerek izlediğim konuların başında ülkemizdeki insan hakları ihlalleri gelmektedir.
Ülkemiz, bu 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nü derinleşen bir yoksulluk ve koronavirüs salgınının gölgesinde geçirmektedir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 21'inci Maddesi'nde 'Herkesin, ülkesinde kamu hizmetlerinden eşit yararlanma hakkı vardır.' yazmaktadır, ancak ülkemizde ne yazık ki durum endişe vericidir. Başta sağlık ve eğitim sistemleri olmak ücretsiz olarak tüm vatandaşlara eşit sunulması gereken temel haklar, ne yazık ki giderek sadece maddi yeterliliği olan vatandaşlara sunulur hale gelmiştir.
Koronavirüs salgını ile krizde olan ekonomimiz, çıkmaza girmiş; işçisinden esnafına, köylüsünden emeklisine, memurundan sanayicisine toplumun bütün kesimlerini etkilemiştir. Birçok kişi işsiz kalmış, evine ekmek götüremez duruma gelmiştir. Salgın nedeniyle yüz yüze eğitim imkansız hale gelmiş, uzaktan eğitim sistemine geçilmiştir. Tableti, bilgisayarı olan çocuklar uzaktan eğitimlerine devam ederken, bu koşullara sahip olmayan çocuklarımız eğitim haklarından mahrum kalmıştır. Oysa, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 25'inci maddesinde 'Herkesin, kendisinin ve ailesinin sağlığı ve iyi yaşaması için yeterli yaşama standartlarına hakkı vardır; bu hak, beslenme, giyim, konut, tıbbi bakım ile gerekli toplumsal hizmetleri ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ya da kendi denetiminin dışındaki koşullardan kaynaklanan başka geçimini sağlayamama durumlarında güvenlik hakkını da kapsar' denilmektedir. Türkiye'de hakça ve adil bir düzenin tam olarak tesis edilebilmesi için hepimize büyük görevler düşmektedir. İnsan hak ve özgürlüklerinin evrensel ölçütlere ulaştırılması konusunda toplum olarak gereken azim ve çabayı mutlaka göstermemiz gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki bireysel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi ile hukukun bağımsızlığının ve üstünlüğünün sağlanması toplumsal refaha ulaşma yolunda atılması gereken en önemli adımdır.
Ülkemizde ve dünya genelinde savaşların, işgallerin, kan ve gözyaşının sona ermesi, açlığın, hak ve adaletsizliğin, hukuksuzluğun ve yoksulluğun pençesinde kıvranan tüm insanların, insan hak ve özgürlüklerinin sağlanması ve korunması için azami çabanın sarf edilmesi, bireysel ve kurumsal alanda herkesin üzerine düşeni yerine getirmesi, toplumsal barış ve huzura en büyük katkıyı sağlayacaktır.
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü'nü içtenlikle kutluyor, toplumumuzda insan hak ve özgürlüklerinin, karşılıklı sevgi ve saygı duygularının daha da pekişmesi dileğiyle, tüm halkımıza en içten saygı ve selamlarımı sunuyorum.”
Yorum Yazın